Omzumda bir hayatla öylece dikiliyorum karşında…Çok kalabalıktan gelen azlıktım ben aslında, sen bunu bildin de, o yüzden mi kalabalık bir sevgi sundun üşüyen ellerinle?
Silik sokaklara yağmurlar düşerken
Ben yalnızlığa vuruldum
Bir sokak başında buldular beni
Adım hükümsüzdü…
Boynumda inci bir kolye gibi salınan günler, acının tekkesiydi en çok da… Susuşun sesini bölüştüğümüz günlerde gözlerimiz o yağmura yakalandı. Sen yağmurdan sızladığımı anladın da, o yüzden mi gözlerinde bir avuç yağmur taşıdın?
Bal koyusu gözler ayrılığı tattı
Kavuşmak imkansız bir ıraktı
Hükümsüzlüğüm kıyıya vururken
Sevdalar uçurumdu…
İçimdeki ağaç kırık dalları bedeninden hiç ayırmadı. Yaşım bahardı, genç ömrüm baharın solgun hazan bahçelerine benzemediğini bilse de, yangından geriye kalan küller közlenmezdi. Sen bunu sezdin de, o yüzden mi içinin yangınından kan kızıl güller derledin bakışlarınla?
Her evin saçağında sarkıtlar vardı
Güneş ürperen serçeler gibi ıslaktı
Çiçek satan çingene kızın kara bakışları
Elleri gibi ırgat ve poyrazdı…Dalgakırandaki deniz fenerinin kırmızı ışığı söneli çok oldu. Bir ben bildim yalınayak bir hasretle hala yandığını, bir de sesini uçuramadığın uzaklarda sen bildin, bildim ki gerisi yalan bildi. Sen o ışığı seçtin de, o yüzden mi hiç beklemezken bin kat yerin altından toprağı delen çiğdemler gibi uzandın bana?
Güvertesi ayak izleri dolu beyaz bir gemi
Hep bildi dalgakırandaki ışığın yerini
Özlem üşütüp dalga ısıtamadığı zaman
Onulmaz bir yarayla kayalara attı kendini…
Çetelesini tutmadım uyuduğum ölüm uykularının, neden uyandığımı kendime hiç sormadım. Yüreğim donduğu anda, bir avuç kar gibi hasretinle ovuşturup yaşattım yüreğimi… Sen yorgunluğumu görüp de, o yüzden mi kar soğuğunda iğde kokan sabahlara taşıdın beni?
Şarap masada duruyordu ben içmedim onu
Ama Hayyam kadar sevdim üzümün eflatunluğunu
Mevsimler pencereme saran asma dalıydı
Her akşam kalbimi vura vura izledim koyuluğunu…
Omzumda bir hayatla öylece dikiliyorum karşında…Bir nehir gibi aktıkça sen derinleşiyorum. Yaralarımı öptükçe iyileşiyorum. Adım hükümsüz değil… Saçlarımı savuran rüzgarın bana fısıldadıklarını dinlerken kıyıya vuran bedenim bir limanda soluklanıyor. Artık yokluğunla sınama beni, gözlerinle dokunduğun yüreğim, mavisi yazgısını reddeden bir denizin af dilemez soluğuna kilitlidir.
Meltem Kaya